Mavi Tik

Gizli gizli defterlere döktüğüm yaşanmışlıklarımı gün yüzüne çıkarmaya karar vereli tam tamına iki yıl oluyor. Hep söylerim, 50 yaşım için kurduğum hayal bambaşkaydı, fakat hayat bana o hayali yaşamak için izin vermedi… Boş mu duracaktım, karalar mı bağlayacaktım? Daha doğrusu, yeterince kara bağlamamış mıydım? Tabii ki hayır! “Why not?” dedim ve 2023 Mart sonunda 50sindebosanmak.com bebeğimin dünyaya gözlerini açmasına izin verdim.

O gün bugündür sanal âlem yollarında el ele yürüyoruz, sevgili okurum. Siz anlatıyorsunuz, ben dinliyorum; ben anlatıyorum, siz dinliyorsunuz. Yaşanmışlıklarımız fazlasıyla benzerlik gösteriyor. Dinlediklerimizi anlamlandırmak, doğru bir deyişle birbirimizi anlamak bizim için zor olmuyor. Aynı tecrübeleri yaşamış insanların bilgeliğiyle yaklaşıyoruz birbirimize. Bu hassas dönemimizde, dışarıdan gelecek “Bekâra karı boşamak kolay.” misali çatlak seslere karşı kendimizi korumuş oluyoruz.

Bazılarımız henüz yolun başında güç alıyor sohbetlerimizden, bazılarımızla da yolun aynı mesafesindeyiz; birlikte adım atıyoruz. Ben, deli cesaretiyle “Önden gideceğim.” dedim ya size, bir adım önde olup gördüklerimi anlatmaya çalışıyorum. Belli ki bu misyon beni yol kat etmeye zorluyor. Yoksa durmak, konfor alanında kalmak rahat ama… Biliyorsunuz işte, ilerlemek istiyorum. Yaşamın neden bizi böyle sınadığını görmek istiyorum. Öyle ya, bir amacı olmalı. “Hadi bakalım, sil baştan başla.” denilen hayatlarımız kaderin bizim için yazdığı küçük bir şaka olmamalı.

Yazının başlığından çok uzaklaşmadan, bugün size anlatmak istediğim konuya geri döneyim. Evet, hayat devam ediyor. Geçen yıllar acıları bir hayli azaltıyor. Pek çok konuda, “Hay Allah, ben buna mı üzülmüşüm?” dediğiniz bir noktaya geliyorsunuz. Kulağa ütopik geliyor değil mi? Ama değil, vallahi gerçek! Hatta hayatımızı karartan aldatılmışlığımız var ya… Hah işte, o bile bir zaman sonra espri konusu hâline gelebiliyor.O meşhur hikâyeler; eski eşinizin başka mecralarda “uçuşta” olduğu anılar aklınıza geldiğinde artık sizi ne üzüyor ne de sinirlendiriyor. Daha çok, nasıl maymun olup debelendiğini, kıvıra kıvıra attığı ters taklaları hatırlayıp gülüyorsunuz. İşte o zaman, kalbinizin yükünü bir kenara bırakmaya hazır hâle geldiğinizi fark ediyorsunuz. Artık yolunuzun kesiştiği, aynı frekansta titreşebildiğiniz birileri olur mu diye belli belirsiz bir umut gelip oturuyor o yükün boşalttığı yere. İşte burası, özgürlük alanınız.

Bu kez geçmişinizde büyük bir tecrübe var. Bu, sizi korur, kolay kolay yanlışa düşürmez. Çok korkmaya gerek yok, orası cepte. Tabii bir de madalyonun diğer yüzü var (olmasa şaşardık değil mi?). Bu tecrübe sizi, acaba olur mu diye göz süzerek baktığınız kişinin her hamlesini – mikro ifadeler de dâhil – okumaya yönlendiriyor. Elinizde olmadan yapıyorsunuz. Ancak sizin kolaylıkla yaptığınız bu durumu, karşınızdaki kişi kavrayınca sıkılıyor. Hakkıdır. Ama bu sizin gerçeğiniz.

Eğer karşınızda kaçamak yollara sapmaya çalışan ya da defalarca kendini savunmak durumunda kalan bir “arkadaş” varsa, çıkarın kırmızı bayrakları. Böyle bir durumda, kendine güvenen bir insan tepkisiz kalır ve o güne kadar olduğundan daha net daha sağlam bir duruş sergiler . Sizin tecrübelerinizi yaşamış bir insanı, daha fazla kelime ve hikâyelerle ikna edemeyeceğini, kendine çeki düzen vermesi gerektiğini bilir.

Bu yaşıma kadar öğrendiğim en önemli şey: Kimse “Yoğurdum ekşi.” demiyor ve davranışların desteklemediği hiçbir cümlenin bir anlamı olmuyor.Tabii tüm bu ilişkinin sanal alem ve telefon üzerinden başlayıp filizlenmeye çalışması gerçeği de işi daha da zorlaştırıyor.

Sanal âlem… Buz pisti mi? Mayın tarlası mı? İkisi arası bir şey… Ama yine korkmayın. Kuvvetle muhtemel, aldatılma hikâyemizde bize o mecralardan darbe aldık . Her konuda olduğu gibi buralardan da tecrübemiz var .

Ben mesela eski eşimle seyahatte olduğu zamanlarda WhatsApp’tan yaptığımız sohbetlerde mavi tik takibi yapmayı öğrendim. Sırrını size de vereyim. Peşine düşmeyin ama aklınızda olsun…Bir sohbet anında yazdıklarınızın mavi tıka dönme hızından, karşı tarafın sizinle beraber kaç kişiyle yazıştığını anlayabilirsiniz. Baktınız ki tiklerin maviye dönmesi zaman alıyor… “Allah Allah, ne oluyor bu adama? Elindeki mesajı niye görmüyor?” demeyin.İlgisini çekecek bir konu açın, bakın bakalım hızlandı mı? Cevap “Evet”se… Şimdi diğer taraf bekliyor demektir.

Ne olmuş yani bu çok sığ bir düşünce bu devirde diye serzenişte bulunanlarınız olacaktır muhakkak .Haklı olabilirsiniz yaşanmamış olsaydı belki bana da öyle gelirdi . Ama o kör olası “şüphe” varya onun arkasında gerçekler uzun süre saklanamıyor.Birde anacım , sanalın metre kare sorunu yok ki hadi burası çok kalabalık kapasite dolu başka kapıya diyemiyorsun . Herkes herkesle bir sohbet bir muhabbet içinde İnsan gerçekten özel hissettiği analog yılların özlemini duyuyor ama yok zaman değişmiş .Eeee hal böyle olunca ne yapacaksın radarlar açık olacak …MECBUR !!

Mart 2025

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir