Unutmak Değil, Hatırlayarak İyileşmek
Birini tedavi etmeden önce sor; onu hasta eden şeylerden vazgeçmeye istekli mi?”
— Hipokrat
Ben bugün kendime sordum: Beni hasta eden şey neydi?
Unutamadıklarım… Gençliğim değil, gençliğimde sevilmek için değişen hâlim.Kendimi kanıtlamaya çalışan, iyi olmaya, yetmeye, affetmeye uğraşan yanım.Aldatıldığında bile “belki bu kez değer görürüm” diye susan kadınım.Eşinin ailesini kendi ailesi gibi benimseyip kendi ailesinden uzak düşen hâlim.
Unutamadığım, gidenler değil — kendimden gidişlerim. Bir daha asla dememe rağmen, bir kez daha inanışlarım. Bir bakışa, bir umuda, bir cümleye tutunduğum geceler. Ve yine de pes etmeden sabaha çıkan kalbim.
Belki bir gün, bütün bunlara sadece “yaşandı” diyebileceğim. Ama bugün değil. Bugün sadece, unutmadan yaşamayı öğreniyorum.
Geçen gün fikirlerine çok değer verdiğim bir arkadaşımla yaptığım bir sohbette hafif yollu eleştirdi beni bu konuda: “Unutamıyorsun… yaranı sürekli kaşıyorsun,” dedi. Haklıydı belki de. Ama o yarayı ben kendim açmadım ki, dedim içimden. Ben sadece, o yaranın içinden geçen kadını unutmamaya çalışıyorum.
İşte bu aslında çok ince bir çizgi… Ve ben bu çizgide ilerlerken, kendime defalarca “özlemin kime?” diye sordum. Her defasında aynı cevabı aldım: Özlemim, 25-45 yaş arasındaki o naif, saf, boş bir umuda âşık kadına. Maalesef o kadın, 45-50 yaş arasında hayatın bambaşka bir yönünü gördü — ve o günden sonra eskisi gibi hiç olamadı.
Şimdi bana “boşandığına pişman mısın?” diye de sorabilirsiniz, doğal olarak. İğneyi kendine batırmayı seven ben, bunu da sık sık sorguluyorum haliyle. Ama cevabım net bir hayır. Asla pişman değilim. Çünkü boşanmak bana kendi kendimi iyileştirebilmem için bir alan açtı. Boşanmasaydım, şimdi hangi hastanede, nasıl bir hastalıkla boğuşuyor olurdum, kim bilir?
Ve hayatıma devam edebilmek için küçücük, minicik bir umuda tutunuyorum — ilk yarıda kırılan kalbimin ikinci yarıda yeniden bahar dallarına kavuşma umuduna…
Ahh, ne demiş şair: Bir umuttur yaşamak.
Ben de şairin dediğine uyup, bir yandan yaşamaya, bir yandan da o kadının elinden tutup “Artık geçti,” demeyi öğreniyorum.
Çünkü bazen umudu büyüten şey, unutmamak değil — kendine yeniden inanmak ve iyileşmeye izin vermektir.
Ekim 2025