Hayatın Öğrettikleri, Kalbin Anlattıkları — Yol Arkadaşlarıma
Bazı yaralar anlatıldıkça iyileşir, bazı yollar birlikte yüründükçe.
Hayat bazen bir kadının önüne peş peşe farklı hikayeler koyar; dikiş tutmayan, birbirinin ardına dizilmiş, resmi geçit gibi yürüyen karşılaşmalar… Geç kalmış bir sevginin içinden gelen, hem yakan hem saran biri vardır mesela. Doğru kişi olsa bile doğru zamanda hiç değildir. Ve kadın anlar ki bazı insanlar sevse bile kalamaz.
Sonra yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir başkası girer hayatına. Kapanmamış bir yaranın üzerine düşen sıcak bir el… Bir soru işaretinin cevabını arar gibi yaklaşır; ama kapıları kapalıdır, gölgeleri uzundur. Kadın eski yaralarının içinde boğulurken o çoktan kaçmıştır bile.
Derin görünen ama suyu sığ olanlar da vardır. Sözü boldur, niyeti dardır. Gelgitleriyle sabrı sınar; yaklaşır, sonra geri çekilir. Kadın o hikayede şunu öğrenir: Bazı erkekler duyguyu değil, oyunu bilir.
Ve bir de yıldırım gibi girip çıkanlar olur. Hızlı gelir, hızlı çarpar, hızlı kaybolur. Gözleri başka bir şey söyler, davranışları başka… Sadakatinin derinliğini anlamaya fırsat kalmadan kapasitesi tükenir.
Kadın bir gün durup nefes aldığında “Bunlar neydi?” diye sormaz artık. “Bunlar benim hayatımın dersleriydi,” der yalnızca. Kapanmaya yüz tutmuş bir yaranın üzerine düşen farklı hikayeler… İkili ilişkilerde yirmi beş yılda öğrenemediklerini beş yılda hızla önüne seren bir hayat… Hızlandırılmış bir kendini keşfetme yolculuğu…
Zorlu yıllardır bunlar. Hâlâ zorlayan, hâlâ içte bir yerleri yoklayan… İyileşmek ile dağılmak arasında ince bir çizgi. Ne tam güçte, ne tam çöküşte… Sadece var olmanın orta yerinde duran bir kadın.
Ve sonunda şunu fark eder: Belki de yol dediğimiz şey, başı-sonu olan düz bir çizgi değildir. Belki yolun kendisi budur: Düşe kalka yürümek, sürünerek de olsa devam etmek, bazen durmak, bazen yeniden başlamak… Hayat varmak için değil; değişirken kendini tanımak içindir belki de. Ve kadın kendi yolunda tam da olması gereken yerde duruyordur.
Peki kadın bunları neden yazıyor, diye merak ediyorsanız eğer?
Çünkü susarak iyileşilmiyor. Çünkü kelimeler, kalbin el yordamıyla kendini bulma biçimi. Çünkü yaşadıkları boşa gitmesin, anlamını bulsun istiyor. Kırgınlığın içinde saklı olan bilgiyi, acının içindeki dönüşümü bir yere bırakmak istiyor. Ve belki de en çok… İçinde birikenleri dökmek, kendi yolunun ortasında yalnız olmadığını hatırlamak için yazıyor. Yazdığı her cümle, kendine doğru bir adım daha.
Ama hepsi bu kadar değil. Sadece içini dökmek için değil; sadece kendi hikayesini anlamak için hiç değil… Bunları yazıyor çünkü benzer hikayeleri yaşayan kadınlar ve erkeklerle dost olduğu bir yerden bakıyor artık hayata. Ve onların da yalnız olmadığını bilmesini istiyor. Birinin yarası, diğerinin yoluna ışık olsun diye… Benzer hikayeler aynı karanlıkta saklanmasın; insanlar aynı yolda yürürken birbirlerinin elini tutabilsin diye…
Bir hikaye yazıldığında sadece kadınlar değil; aynı yollardan geçmiş erkekler de kendini görsün istiyor. Kalbi kırılmış herkes güçlensin, yolun ortasında tökezleyen herkes nefes alsın, “ben de yaşadım” diyebilsin diye yazıyor. Çünkü bazen bir kelime bir kadının elinden tutar; bazen bir cümle bir erkeğin karanlıktan çıkmasına ışık olur. Ve sözler paylaşılınca kimse tek başına yürümez artık.
Kasım 2025