Gecemi Aydınlatan Ateş Böceğim Misin, Yoksa Yönümü Şaşırtan Kaçak mı?

Hepimiz biliriz o eğlenceli şarkıyı, değil mi?“Aşk bahçemi süsleyen inci çiçeğim misin?” diye başlayan…

Öyledir gerçekten — o kadar güzel, o kadar süslü gelirler ki…Bazen hazır ve bakımlı , bazen de viran olmuş aşk bahçelerine usulca konar,biraz parıldar, biraz gülümser, ve sonra… hop! Uçar giderler.

Yani tam olarak şöyle biri:

— Işık saçıyor ama sadece uzaktan.

— Dokunmak istiyorsun, hop! Bir bakmışsın yok.

— Ne tam geliyor, ne de tam gidiyor.

— Ve sen her yaklaştığında… kovaladıkça kaçıyor.

Psikolojide bunlara “kaçıngan bağlanan bireyler” deniyor.Ama bizim dilimizde: O meşhur filme gönderme olarak “Issız adam sendromu…

Ne ister bu ıssız adamlar ?

İlişkiyi isterler ama yakınlık korkutur.İdeal partner sensindir ama “şu an hazır değildir.”Sevgi vardır ama “derinlik” ürkütücüdür.Kafalar hep karışık, duygular hep bastırılmış, kaçış planı hep hazır!

Bir bakmışsın, geceni aydınlatmış…

Sonra?

Bir daha asla ulaşamıyorsun.

Geride sadece bir “doğmayan güneş”, “rüyalarda kalmış bir eş” bırakıyorlar. Bolca drama , çokça acabalar da yanında bonus.

Ve sen hâlâ merak ediyorsun: “Ateş böceğim misin sevgilim, yoksa sadece bağlanmaktan ödü kopan bir kaçak mısın?”

Cevap yok.

Çünkü o çoktan karanlığa karıştı bile.

Ama dur.Gelelim şimdi asıl meseleye.Peki ya biz?Kaçınganların peşine düşenler…Bizim derdimiz ne?

Bilirsiniz, severim iğneyi kendime, çuvaldızı başkasına batırmayı.

E hadi şimdi sıra bende! Hani o ateş böceği sürekli kaçıyor ya…Biz de elimizde fener, “Belki bu kez ışığı benim için yanıyordur” diye diye peşinden gidiyoruz.Sanki yakalarsak tamamlanacağız. Sanki yakalarsak o da kalacak.

Sanki… sanki…

Ve evet, dürüst olalım: Belki biz de sevilmeyi ama kontrollü bir mesafeden seviyoruz. Reddedilmeyi, ama kişisel algılamadan normalleştiriyoruz.Yakınlaşmayı, ama “tam da bağlanacakken” yarım kalmayı kader sanıyoruz.Belki biz de korkuyoruz:Gerçek bir sevginin sorumluluğundan.Ya da… belki bir yanımız hâlâ “Kaçıngan birinin bizi seçmesiyle kendimizi değerli hissetme” oyununda takılı kaldı.

Yani mesele sadece kaçan ateş böceğinde değil…Onu kovalarken biz de karanlıkta yolumuzu kaybediyoruz.

Ama neyse ki artık uyanıyoruz.Ve elimizdeki o kelebek ağı? Bırakıyoruz. Çünkü gerçek sevgi kaçmaz. Kaçan değil, kalan ışık aydınlatır gecemizi — artık fark ediyoruz.

Birde ne yapıyoruz?

O “bahar dalımızda yaprak, yıldızdan daha parlak” kaçak yıldızımıza usulca bir buse bırakıp, gülümseyerek yolumuza devam ediyoruz. 

Temmuz 2025

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir