Paralel Evrenin Aşıkları

Birbirlerini deli gibi severlerdi.

Kadın, adama divane aşık olmuştu.

Bir arada oldukları her gün, hayatın başka bir rengini keşfederdi adamın kollarında.

Adamın gözleri kör olmuştu sanki;

çünkü dünyasını aydınlatan tek ışık,

kadının sesinden yansıyordu.

Sevmelere doyamazdı.

Dokunmadan duramazlardı birbirlerine.

Her temaslarında bedenleriyle birlikte ruhları da tamamlanırdı sonsuzluğun sınırında.

Ve onlar, bu evrende mutluluğun tam ortasında yaşarlardı;

el ele, göz göze…

İlham perileri uçuşurdu çevrelerinde;

aşk ve şevkle üretirlerdi.

Şiirler yazarlar, birbirlerine adeta yarışırlardı:

“En çok ben seviyorum seni…”

Bir gün yüreklerine bir merak düştü:

“Aşkımızın sınırı nerede?”

Çünkü bilirlerdi, bu evrenin ötesinde

başka âlemler de vardı.

Paralel evren derlerdi o gizemli adrese.

“Acaba orada nasıl yaşıyoruz?” diye sordu kadın.

Kalbinde hem merak hem de kıskançlık vardı.

“Korkarım,” dedi,

“ya oradaki ben daha çok seviliyorsam?”

Adam gülümsedi, kadının kalbini eriten haliyle:

“Mümkün mü bundan daha fazla sevmem seni?

Hangi âlemde olursa olsun,

hangi zamana düşersek düşelim,

sana olan sevgim tek ve eşsizdir.”

Ve işte o an, gönülleri göğe değdi.

Padişahın uçan halısı ansızın önlerinde belirdi.

Bindiler halıya;

kanatlanan rüzgârla yükseldiler…

Ve yol aldılar,

paralel evrendeki kendi suretlerine doğru.

Yolculuk bir an kadar kısa sürdü.

Masmavi, sımsıcak bir başka âleme ayak bastılar.

“Ne güzel!” diye haykırdı kadın.

“Burası mavi gezegen…

Deniz kenarında yaşıyoruz bu evrende seninle!”

İkisi de aşıktı denize.

Ve işte bu evrende de bulmuşlardı

hem denizi hem de birbirlerini, yeniden.

Önce kadın gördü adamın öteki hâlini.

Yanında 12–13 yaşlarında bir erkek çocuk yürüyordu.

“Çocuğumuz mu var burada?” diye düşündü şaşkınlıkla.

Derken, arkadan sarı saçlı, renkli gözlü genç bir kadın yaklaştı.

Adamın elini tuttu, gülümseyerek:

“Canım…” dedi.

Adam da onun beline sarılıp dudaklarına bir öpücük kondurdu.

Kadının yüreği sızladı.

“Nasıl olur? Başka biri mi var yanında?”

Tam o sırada adam da gördü kadının öteki hâlini.

Kadın, ak saçlarına inat ışıl ışıl gözleri olan başka bir adamın yanındaydı.

Neşeyle konuşuyor, başını onun omzuna yaslıyordu.

Adamın içini kıskançlık kapladı.

Kadının karşısına dikildi, hesap sorarcasına.

Ama kadın, öteki evrendeki adama sevgiyle bakıyordu;

onu görmüyordu bile.

Şaşkınlık büyüdü içlerinde.

“Belki bu evrende hiç tanışmadık…” dedi adam.

Kadın ise isyanla karşı çıktı:

“Hayır! Bak, oradaki bileğimde hâlâ sonsuzluk bileziği var.

Sen vermiştin bana, ilk tanıştığımız gün…”

Adam yere eğdi bakışlarını.

Kıskançlık zihninde kara bir delik gibi büyüyordu.

Kadın hırsla söylendi kendi kendine:

“Seni kaybetmem mümkün değil.

Hangi evren olursa olsun,

nasıl bakarım ben senden başka birine aşkla?

Ve hangi kadın alabilir ki seni elimden?”

Hüzünle doldu ikisinin de yüreği.

Sessizce sokuldular birbirlerine,

acıyarak baktılar son kez öteki evrendeki hallerine.

“Kim bilir, ne salaklık yaptım ben,” dedi adam.

“Nereden biliyorsun?” dedi kadın,

“Belki de bendim hatayı yapan…”

Çözemeyeceklerdi mavi gezegenin sırrını.

Belli ki uğraşmaya da gerek yoktu.

Nasıl olsa vardı kendi evrenlerinde bir evleri;

biri diğeri, diğeri de biri…

İç içe geçmiş sevgileri.

Ne demişti şair?

“Seni sen gibi sevmek en güzeli…”

Ve bindiler yeniden uçan halıya.

Kaçarak uzaklaştılar o evrenden.

Mavi gezegenin gizemini

ve neden onları böyle savurduğunu bilmek istemediler.

Çünkü kendi evrenlerinde

en kıymetli ve en zor bulunan şeydi aşk.

Bir macera uğruna kaybetmek istemediler ellerindekini.

Acıyarak vedalaştılar,

geride kalan zavallı hayatlarla.

Ve bir daha bakmadılar arkalarına…

Aşk, bazen tek bir evrene sığmaz.

Kimi zaman kalbiniz, paralel bir evrende başka ihtimalleri merak eder;

kimi zaman da gözünüzün önündeki sevgiyi kıskanır.

Ama aslında en kıymetli olan,

hangi evrende olursa olsun,

birbirini aynı tutkuyla bulabilen iki yüreğin

kendi gerçeğine sahip çıkabilmesidir.

Çünkü aşk, başka ihtimalleri ararken değil,

var olanı kaybetmeden tutabilmekte saklıdır.

Eylül 2025

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir