Sahici Bir Yaz

Bilirsiniz, saymayı pek sevmem…Bereketi kaçmasın diye.Ama içinizde merak edenler vardır diye söyleyeyim:Bu, boşandıktan sonra Bodrum’da geçirdiğim beşinci yaz.

Gerçi benim için Bodrum’un yazı kışı pek fark etmiyor.Burası artık bir yazlık değil; birinci adresim.Sonra İstanbul geliyor, ardından da oğlumun yaşadığı Vancouver.

Bu yaz, önceki yazlara kıyasla daha sakin.Eskiden kapımın önünden misafir eksik olmazdı.Uzun sohbetler, bol kahkahalı kahve ziyaretleri, dertleşmeler…Şimdiyse günler, çoğunlukla evin içinde, yazarak geçiyor.

Temmuz ortasına kadar direnen sıcaklar sonunda bastırdı, yakıyor.Ama daha yakıcı olan;memleketin dört bir yanında çıkan yangınlar…Doğaya, canlılara, hayata sinsice saldıran o alevler…

Bu yaza pek coşkulu başlayamadım aslında.Bali’den döndüğümden beri adını koyamadığım gelgitlerle doluyum.Bir şeyi çok isterken, “ya olursa, ben nasıl başa çıkarım?” korkusu vardır ya…İşte öyle bir ruh halinden geçiyorum.Boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koyuyorum almıyor.

Yine de içimde bir yer hâlâ tutunuyor.Doğru yolu bulacağım, umarım.Çünkü zihnimi susturup kalbimin sesini dinlemeye başladım.Bakalım bu yorgun kalp bana nasıl bir yön çizecek…

Belki de artık dışarıda değil, içeride yaşama zamanı benim için.Evimin içinde, kendi kendimle baş başa.Hayatımın “anlamak” evresi sanki geride kaldı.Geçmişimi, evliliğimi, güçlü ve zayıf yanlarımı yeterince kurcaladım.Şimdi yapmam gereken, bugünkü duygularıma kulak vermek.Bu yüzden bu yaz, daha sakinim. Daha merkezimdeyim.

Dışarıda ormanlar yanarken, içimde de bazı eski yapılar çöktü bu yaz.Alevler gibi yükselmese de, içten içe yanan duygular vardı.Kızgınlıklar. Yorgunluklar.Artık faydası kalmayan bağlılıklar…Her yaz bir şeyi yakıyor galiba.Bu yaz,unutamam sandığım pek çok şey  küle döndü.

Kalbimin bana ne söylemek istediğini duyabilmek için önce susmayı öğrendim.Sessizliği. Beklemeyi.Eskiden sabırsızdım; ne olacaksa hemen olsun isterdim.Şimdi biliyorum: Bazı yollar içeriden geçerek çizilir.Dışarıdan değil.Ne bir sevdalı bakışta, ne de bir arkadaşın sözünde…

Cevap hep bende.

Ben de yeni yeni o soruları kendime sormaya başlıyorum.Ve bu aralar, cevapları içimden çağlar gibi dökülen şiirlerde buluyorum.Her dizenin altına gizlenmiş bir parçam var sanki.Bazen bir kırgınlık, bazen fark etmeden büyümüş bir kabulleniş…Yazarken anlıyorum:

Susarak geçti sandığım yıllar, aslında içimde fısıltılarla konuşuyormuş.Şimdi onları duyuyorum.

Bu yaz, yalnızlığın da bir dili olduğunu fark ettim.Ve o dilde telaş yok.Ne bir şey yetiştirme telaşı, ne de birine bir şey anlatma çabası…Sadece olduğum yerde durup dinliyorum kendimi.Sanki içimde, yıllardır üstü örtülü duran bir yorgunluk nihayet yere oturdu.Ve belki de ilk kez, bu kadar sahici bir barış hali doğdu içime.

Belki de bu yaz, dışarıda değil içimde yaşanıyor.

Denize girmesem de derinlikteyim.Kalabalıklara karışmasam da içimde taşan bir hikâyeyle baş başayım.Ve bu kez anlatmak için değil, sadece kendim duyayım diye yazıyorum.

İşte böyle bir yaz daha geçiyor.Ama bu kez beni es geçmeden, içimden geçerek…

Sıcaktan değil, içten yanarak…Yeniden doğmak gibi: Sessiz, ağır ama sahici bir yaz.

Henüz bitmedi bu yaz…

Ama içimde bir şey, belki de ilk kez bitip yeniden başlıyor.Hem yanarak, hem doğarak…

Temmuz 2025

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir