Nokta Atışı
Bu yazım biraz uzun oldu ama yazarken çok eğlendim, dilerim siz de okurken eğlenirsiniz 🙂
Ağustos ayının son 3 günü… Toparlanıyoruz artık. Hasret günleri benim için yeniden başlayacak. Bu kez lise öğrencisi değil, iş adamı ve aynı zamanda bir üniversiteliyi gönderiyorum dünyanın öbür ucuna. Daha huzurlu, daha az endişeliyim çünkü vizem var artık. Yanına istediğim zaman giderim.
Vizeyi alması 3 yıl sürdü, şaka gibi. Eski kocam boşanırken “Merak etme seni mağdur bırakmam, vizeye birlikte başvururuz” demişti. Tıpkı sözünü verdiği diğer şeyler gibi, onu da yapmadı. Kendisi çabucak hallederken işini, benimki işte azıcık uzadı 🙂 O zamanlar ne üzülmüştüm ama… Acıklı bir de yazı döşenmiştim, “Hiç mi insafın yok evlat bu evlat” diye haykırdığım… Bulursam siteye koyarım belki diyeceğim ama boş verin, ne arayacağım.
Evliyken sizi sevmeyen, dürüst olmayan, sadakatsiz eski eşlerden boşandıktan sonra hiiiiçbir şey yapmasını ummayın şekerim. Adamlar gizli yaşadıkları hayatlarını gün yüzüne çıkarmak için mahkemeden sonraki birkaç ayı zar zor bekliyorlar. Yani benimki üç ay sonra buldu “kız arkadaşını” – o günden beri de birlikte. Nokta atışı yani 😉
İşte bugün tam da bu nokta atışını yazmak geldi içimden. Bayılıyorum boşanmış “varlıklı” erkeklerin yeni hayat arkadaşlarını çabucak bulabilme şanslarına. Ah bu 50’sinden sonra coşan paralı (olmazsa olmaz) beyefendiler… Neredeyse hepsi nokta atışıyla ilerliyor. Onların tabiriyle “eski karıları” öyle ya da böyle denklemden çıkınca, kendilerini çok seven, “oh be bekarlık sultanlıkmış” dedirten, en önemlisi “dır dır” etmeyen yeni “hayat arkadaşları” hemen bir seferde dahil oluyor hayatlarına.
Boşanmanın sonrasındaki ilk üç-beş yıl mutlu mesut “yenisiyle” birlikte yaşanıyor. Ama sonra… Hımm, sonrasında sıkıntılar başlıyor. Niye mi? Eh “kadın milleti” işte, hepsi aynı. Bir zaman sonra ipin ucunu kaçırıyorlar, hep daha fazlasını istiyorlar. Onun daha fazlasını, daha fazlasını…
Örnekle daha iyi anlatayım. Varsayalım Necati Bey. Evliyken çapkın. Öncelikleri sırayla: param, kendim, hobilerim ve ben. “Geldik gidiyoruz yahu hiç mi kendimiz için bişey yapamayacağız” veya “Karımın neyi eksik ki, evliyiz işte düzeni bozmayalım” rahatlığına fazla kapılmış. Sonunda da bekarlığa geri dönmüş zengin 50 yaş üstü erkeğimiz.
Yeni ilişkisinin temelinde para önemli bir rol oynuyor ama kız arkadaşı eski karısı gibi değil; daha azla daha çabuk mutlu oluyor ve Necati’yi mutlu etmek için elinden geleni yapıyor. Ama işte… ilk yıllar. Sonra daha fazlasını talep etmeye başlıyor, Necati’nin sinirleri de haklı olarak geriliyor.
“Daha fazlasını ver şekerim. Eskiden 3 kuruş kurtarıyordu, hatta karının aksine benim 3 kuruşluk duruşum sana iyi geliyordu, beni idare etmesi kolaydı. Ama zaman geçtikçe kurtarmaz oldu Necatiiii. Ne yapalım enflasyon… Nee bir de üstüne üslük avam mı geliyorum şimdi sana, yok artık…”
Aşk canım aşk! Aşık oldu bu adam. Evliliği zulümdü, yeniden aşık oldu; temeli aşk yeni ilişkisinin. Zavallı sevgilim, o cadı karısından nasıl da kurtardım ben onu. Mutlu, huzurlu aşk yuvamızda nasıl da bastım bağrıma…
Eee yuvamız sadece aşk için mi var? Bizim de birlikte bir yuvamız olmasın mı? Olmasın mı? Neden olmasın? Ben de süremeyeceksem sefasını seninle birlikte, resmi bir yuvanın. Doğurmayacaksam bir varis de ben o soyadına… Aşkımızın ne önemi kaldı Necatiiii?
Tamam, temel memel yok. Ciddi de değilsiniz, ilişki işte hayatında bir kadın:
“Ben şimdi neyim Necati? Senin de yaşın ilerliyor, sık sık hastanelere falan gidiyoruz da Allah korusun sana bir şey olsa benim ne garantim var? Hasta bakıcın mıyım ben?? Bilemedim yani. Yoksa bu işin bir oluru çıkarıyorum bak, arızayı buluyorum, başka bir yolunu… Bu yaştan sonra başıma ne işler geldi diye beni suçlama Necatiii… Ne derler bilirsin: aldatan aldanırmış, kişi yaşattığını yaşamadan bu dünyadan gitmezmiş… bla bla bla…”
İşte böyle. Bizim adam kara kara düşünüyor şimdi. Dedik ya, kadın milleti hepsi aynı – yenisi de başladı söylenmeye. Eski karım da böyleydi…
“İyi de buna yaptıklarımın onda birini ona yapmadığım halde bunun kadar çok isteği yoktu… Hem kendisi de sokmuştu elini taşın altına canı gönülden, bunun gibi kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyeyim diyerek değil de… İsteyerek, severek…”
Ne yapacaksın oğlum Necati? Tırım tırım dolanmaya başlayacak ne yapsın. Kendine güveniyorsa 3. 4. tur der, yeniden başlar. Cicim yılları bitince de bakar başkasına. Öyle ya alıştı artık, vardır onun yedek listesi, karıştır bakayım yukardan aşağıya.
Yalnız aman ha Necati, dikkatli ol. Yaş kemale eriyor. Mavi haplar falan Allah muhafaza… Çekirge bir sıçrar iki sıçrar, arayan mevlasını da belasını da bulur. Teneşir meneşir, atın ölümü arpa… ne dersin ha??
Ya da… Ahh diyecek, “Ne güzel sevenim vardı benim eski evimde. İyi işte dolandım, havalandım, azdım coştum ama yeter döneyim ben eski hayatıma. Sever canım karım beni. Bunca yıl ne yaptıysam hep önce sen demedi mi bana? Hah işte o kadın, kadınım, çocuklarımın anası… Çalayım kapısını yeniden. Bilirim kıyamaz o bana açar. İki güzel söz, bol gözyaşı… Bir de üstüne ‘sensiz olmuyormuş’ patlattım mı… Saf karım benimmm, alır beni yeniden koynuna…”
Çal bakalım Necati, çal o kapıyı. Çal da al bakalım boyunun ölçüsünü. Açılmazsa dert tabi. Ama sana bişey diyeyim mi, açılırsa daha büyük dert. Onu bil de öyle çal. Benden söylemesi, yenge bayağı bir değişti haberin olsun. Eskisi gibi değil artık. Soracaktır bu kez: “Ne getirdin bana laftan başka?” Var mı ikna edecek bir cevabın? Eee varsa sen bilirsin, hadi kolay gelsin.
Yok mu başka seçenek? Var canım, olmaz mı? Çok. Yaşarsın tek başına. Paran yok mu senin? Eh, iki bilemedin üç tane de gerçek dostun var. Birlikte yaşlanıp gidersiniz işte.
Gidersiniz de… O dostların aileleri yanlarında. Çocuklar büyüdüler şimdilik dışardalar ama yarın öbür gün onlar da evlenecek, torun torba derken… Senin dostlar mecburen daha çok o taraflara kayacak.
Karı kız Rus muhabbetlerinin bolca yapıldığı, “Salaksınız oğlum ben her 50 yılda bir karıyı bozdurup iki 25’lik yaptırıyorum… Karısının sözünden çıkmayan kılıbık adamlarsınız hepiniz, paranızla rezil oluyorsunuz… Bekarlık sultanlıktır” temalı şakaların ardı ardına yapıldığı… Yatta, katta, Yunan adalarında… Erkek erkeğe yapılan o sohbetler haliyle yaş alındıkça…
“Ahir ömürde böylesi daha iyi be Necati, bi yaştan sonra huzur istiyor insan. Torun da çok seviliyormuş yaa, öyle böyle değil. Hiç adam olmayacak sanırdık biz bu haytaları, analarına da kızardık çok yüz veriyorlar diye, iyi ki de vermişler… Çocuklar bizden çok ilerdelermiş, algıları çok daha açıkmış sağ olsun. Onlar da iyi evlat olup sevip sayıyorlar bizleri… Sahi senin kızla oğlan nerde Necati? Hala kızgınlar mı sana, aramıyorlar mı? Hay Allah…”
Eskisi gibi eğlenceli gelmeyecek bunlar sana tabi. Off ne sıkıcı ihtiyarlara dönüştü bu dostlar… Sahi sen nasıl bir ihtiyar oldun Necati? Sürekli söylenen, mızmız, öfkeli, kimsenin kapısını açmak istemediği, mutsuz yaşlı bir adam mı? Para peki? Suyunu mu çekti yoksa eskisi gibi harcamak zevk vermiyor mu?
Aman adamı iyice soktuk bunalıma. Yok Necati sen sen ol, üçe beşe bakma, bulduysan yanında kalacak o hayat arkadaşını onunla devam et yola. Neyse ne. Hayatında maalesef hayal ettiğin gibi bir huzur olmayacak. Öyle veya böyle sen de susmayı, ödün vermeyi öğreneceksin. En başta arka ayağınla kulağını kaşımayıp duraydın iyiydi ama olmadı, ne yapalım… Paranın gözü çıksın, adamı vezir de ediyor, rezil de… Neyse, düşse de burnun yere, eğilip alma hadi, devam yaşamaya…
Devam da… Kendi çocuklarını ve torunlarını unutacaksın maalesef. Hayırsızlar desen de gönlün bilecek gerçeği nasıl olsa. Zamanında azıcık daha ilgilenseydin iyiydi ama ne yapalım, o zamanlarda da hayatında başka önceliklerin vardı…
Neyse ya. Varsa hayat arkadaşının, çoluğu çocuğu, basacaksın artık onları bağrına. Bu işler bedavaya olmaz. Cici baba dediğin öylece sevilmez. Aç kesenin ağzını aç Necatiii. Aç ama dediğim gibi gönül mönül koyma. Kendi kanından olanlara onlar sevgi ve birlik istemişlerdi taa en başında, para pul değil. Şimdi hepsi kendi yolunda.
Necati gibilerin sorunları bir yana…
Eeee tatlım, sen ne olacaksın? “Kimi bulacaksın bundan sonra?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim sevgili okurum. Henüz yolun başındayım. Yaşamak için başkasının kaynağına ihtiyacım olmadığı için zengin adam bulacağım diye bir kaygım yok. Ama benim konforumu seven, “Paralı hatun yalnız kalmış, şuna ben de kol kanat gererim o da bana bakar” diyen adamla da yıldızım barışmıyor 🙂 Çok şükür kolum kanadım uzun, kendime yetiyor…
Benim derdim sevda valla. Verdiğin kadar aldığın sevda. Eşit şartlarda, hayattan keyif almaya yönelik, gülerek gözlerimin içine bakan ve gülerek gözlerinin içine baktığım, temeli huzura dayalı sevda.
Karmaya da inanırım ben. Hayatta her şey insanlar için, geçmişinde ne yaşamışsa yaşamış. Fakat ardında gözü yaşlı bir aile bırakmış bir adamla da birlikte olamam elimde değil. “Necatilere” bulaşmam.
Ne dediniz? “Varsa öylesi, sana da kolay gelsin” mi? Ehh bu konuda da siz haklısınız. Kolaysa gelsin, değilse hiç gelmesin ne diyeyim 🙂
Ağustos 2023