Huysuz Yolcu
Ben kendimi bildim bileli seyahat ediyorum . Önceleri yurt içinde uzun uzun yollar yaptım ,çekirdek ailem memleketin bir ucunda , çok sevdiğim anneannem ve teyzelerim diğer ucunda yaşıyorduk … Babam annnem , babanem ve ben her yaz rengine bayıldığım kırmızı arabamıza biner dualar , kekler poğaçalar eşliğinde sevdiklerimize kavuşmak için yola koyulurduk … Bu yolculukları çok severdim ,kupkuru vatan toprağından yola çıkar 17-18 saat sonra yemyeşil cennet gibi , deniz kenarında kocaman bir başka şehre ulaşıp sevdiklerimize kavuşurduk . Yaz kış demeden , okullar tatil olur olmaz her yıl tekrarlanırdı bu seyahatler , taki son seferinde gelip bir daha geri dönmeyinceye kadar .
İlk kez yurt dışına çıktığımda 19 yaşındaydım , otobüsle tam 20 gün Avrupanın farklı şehirlerini gezmiş gösteriler yapmıştık . Ahh ne zevkli bir yolculuktu anlatamam .. O zamanlar henüz çok yeni olan iki katlı otobüs dolusu 20 li yaşlarında kızlı erkekli bir grup … Otelimize ulaşıncaya kadar otobüste sabahlamalar mı istersiniz, parklarda uyumalar mı … Gençlik işte o zamanlar dünyanın güzel zamanları tehlikeler şimdiki gibi büyük değil ..Henüz ne internet ne de cep telefonu var …
Yurt dışına çıkış o çıkış sonrası aralıksız uzun yıllar sürdü . Tatiller dahil , en çok da iş icabı dolanıp durdum … Hep hazır bir valizim vardı bir kenarda … Hoop içine üç beş parça bir şey koyup , numunelerimi sırtlanır burnunun dibinde yaşadığım hava alanının yolunu tutardım . Birbirimize o kadar yakındık ki sanki ben alanda , alanda benim evimde yaşıyor gibiydik .
Seyahat öncesi stresi evlendikten ve oğlum doğduktan sonra baş gösterdi bende … Yolda bana bir şey olsa oğluma kim bakar diye düşünürdüm …. Bir de ben seyahatteyken acaba evdeki adam hangi cevizleri kırıyor diye de endişelenirdim … … Yıllar içinde bilinç altıma yerleşip çoğalan bu duygular bende malesef “seyahate çıkma huysuzluğu” diye bir şeye dönüştü .Bu huysuzluk ,boşanırken 22 yıllık evimden sadece iki valizle ayrılmak ,Bodrum da ve İstanbul da iki ayrı yaşam kurmaya çalışmak , git gel yolculuklar ve şimdi buna ilave olan oğlumun yaşadığı şehre gidecek olmamla beraber de katmerlendi …
İşte bu aralar yaklaşan yolculuğum, içimdeki canavarı uyandırmış durumda , sağa sola saldırıp duruyorum… Maşallah dilim “Papuç “ konuşmalarım nereye varıyor , hoop ben ne diyorum flitresiz durmadan tüm sevdiklerime abuk subuk laf edip duruyorum . Annem , teyzem , hatta en kıymet verdiğim arkadaşlarım bile bundan nasibini alıyor …
Sözün özü sevgili okurum , henüz bu stresle nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum ama en azından kendisinden haberdarım . Her zaman yaptığım gibi bir müsait zamanda bu canavarın da gözünün içine bakıp , seni görüyorum ve seni artık hayatımda istemiyorum diyeceğim . O zaman gelene kadar çevreye verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür diliyorum …
Ahh o canavara dönüşen geçmiş yaşam travmaları , öyle unut boşver demekle olmuyor … Dediğim gibi gözünün içine bakıp farkında olduktan sonra daha güçlü bir zamanınızda kendi kendinize çözmeniz gerekiyor … Peki ya siz sizin var mı farkında olduğunuz canavarlarınız ? Varsa eğer , çözüme ilk adım göz göze bakmakla başlıyor aklınızda olsun … Hadi o zaman hepimize kolay gelsin …
KASIM 2023