Kendim Ben ve Vivaldi
Boşandıktan sonra bir süre kim olduğumu arayarak yaşadım sevgili okurum . İçimde bir birinden farklı kişiliklerim vardı ki hangisi gerçekten bendim bir türlü kestiremiyordum .İlk zamanlar kocasının kölesi olan halim ağır basıyordu. Koca gittiği için bocalıyor , şimdi ne yapacağını bilemiyordu … Evliliği yürütemediği için diğer benleri suçluyor , sık sık arıza çıkarıyordu … Amaçsız kalmış sağa sola saldırıyordu … Yıllarca unutulmuş olan ben ,” yeteeer “deyip diğerlerine kafa tutuyordu … “Şimdi benim sıram canım ne isterse yapacağım” . Garibim yarı deli yarı akıllı gün yüzüne çıkmaya çalışıyordu ama o da çuvallıyordu ? Çünkü kendisi için daha önce hiç bir şey yapmamış olduğundan , neyin iyi neyin kötü hissettireceğini bilmeden, cahil cesaretiyle , el yordamıyla ilerliyordu …Anne olan ben diğer ikisine esefle bakıp , çocuğunu merkeze koymaya eski alışkanlıklarıyla analık yapmaya çalışıyordu . Ama o da başarılı değildi. Yıkılan yuva evladını da çok üzmüş ve anne benin sorun yokmuş gibi davranıp , ben her şeyi hallederim tavırlarıyla yeni hayatında bocalıyor olması , daha büyük sıkıntıya sebep olmaya başlamıştı …Tüm bunların üzerinde kırık kalpte canı yanan , aşık küçük kız vardı ki onu hem en sevdiği , hem de sevdiğini terk eden diğer benlikleri yaralamıştı .… Kızçenin önüne bir psikolog reçetesi , bir de defter kalem koymuşlar , sen burda oyalan deyip unutup gitmişlerdi …..
Yeniden bekarlığımın ilk yılı böyle geçti . Hepimiz kendimizce istediğimizi yapmaya , bir yolunu bulup yaşamaya çalışıyorduk ve iyi kötü de başarıyorduk … Hatta seyrekte olsa fikir birliğine vardığımız ,birlikte eğlendiğimiz zamanlarımız da oluyordu . Ama bir tuhaflık vardı . Gözyaşı … O gözyaşı varya bir türlü kesilmiyor , her daim akıp duruyordu. Kaynağı neresiydi ? Neden bitmiyordu ? Üstelik çok garip zamanlarda bazen gülerken , bazen harika bir manzara seyrederken , hatta bazen farkında bile olmadan süzülüyordu … Hepimiz şaşkındık valla … Birbirimize soruyorduk ama cevap bulamıyorduk …
Tabi ki tahmin ettiğiniz gibi … Kırık kalpte hapsolan diğerlerinin unutup görmezden geldiği aşık kendim, derdini kimselere anlatamadan içerde bir yerde ağlayıp duruyordu … Aşık kızçem bize kendini hatırlatmanın bir yolunu elindeki tek iletişim aracı olan gözlerde bulmuş , olur olmaz yerde doldurup doldurup boşaltıyordu yaşları …Ne derler bilirsiniz , sorunun temelini bulmak çözümün yarısıdır… Bizde de öyle oldu… O günden sonra kızçe diğer benlerin ilgi odağı haline geldi . Yavrum o kadar saf ve kötülükten uzak yaşıyordu ki , onu bu kadar üzen şeyin gerçek hayat olduğunu anlatmakta ilk başlarda bayağı zorlandık .
Kocasına köle olan kendim , sağolsun bu konuda en sabırlı olanımızdı . Öyle ya o da sevda sanmıştı pek çok defa yaşamının kaynağını … Yaş itibariyle de bizim çocuktan daha önce öğrenmişti sevdanın böyle birşey olmadığını , en azından tek taraflı hep vererek yaşanmadığını … Dedim ya sabırla durmadan anlattı … Anne ben de fena sayılmazdı . Onun farkındalığı da anne sevgisine hepimizin , en çok da en küçüğümüzün ihtiyacı olduğunu kavramak oldu …Evet bize de şefkat gerekiyordu çok uzun zamandır hasrettik ve şefkatin en güzelini , öz halini anne kendimiz bize vermeye artık hazırdı …Yalan yok öz şefkat unutulmuş kendime de iyi geldi . Artık ona dur, sus , yapamazsın , başaramazsın diyen olmadığı için sakinleşmiş …Deneme yanılma yöntemini bırakıp gerçekten istediklerine , odaklanmaya başlamıştı …İlk zamanlar şiddetle karşı durduğu , hatta alay ettiği sevgi kavramını şimdi daha iyi anlıyordu. Bu da onu diğer benlere daha yakınlaştırıyordu… Unutulmuş kendim özümüzdeki huyumuzu , içimizdeki seve bilme potansiyelinin hepimizin değişmez bir parçası olduğunu görmüştü . Kendince sevdayı yorumluyor , sadece sevmenin değil , sevilmenin de gerekli olduğunun öğretisiyle doğru olana odaklanmaya çalışıyordu ..
Sonuç olarak, aslında hikayemde , ayrı ayrı sözünü ettiğim benliklerimin hepsine tek bedende sahip çıkmayı öğrenmek biraz zamanımı aldı . Meğerse ne kadar zengin , ne kadar çeşitli ve ne kadar eğlenceli bir kişiliğim varmış benim…. Neden yıllarca sadece bir tanesine öncelik vermişim ve diğerlerini yok saymışım sanki ? Ne uğruna ? Soruyu sordum cevabı da vereyim bari … Beni olduğum gibi seven, her halimi beğenen ve destekleyen bir hayat arkadaşım yokmuş da ondan … İlgiyi onun üzerinden birazcık başka tarafa çevirdiğimde , aldatılmışım , suçlanmışım . Kendi yeteneklerim doğrultusunda bir şey yapmak istediğimde ya manipüle edilip vaz geçirilmişim yada yalnızlaştırılmışım ..Kısacası zihnimin içinde duyduğum o şarkının dediği gibi “Bir çapkın elinde oyuncak olmuşum” 🙂 . Ama o şarkı artık çalmıyor ,bitti çok şükür.
Peki bu günüme nasıl mı geldim ? Tabi ki içimdeki çocuğu başkasının sevmesini beklemeden , en çok kendim severek . Ayrışmadan tüm hallerimle birlikte öz şefkatteki iyileştirme gücünü keşfederek .. Bir de vaz geçmeden, nefes alıyorsam umut var , hayat hala devam ediyor diyerek . Şimdilerde yoluma eşlik eden müzik Vivaldi’nin Dört Mevsim Konçertosu … Özellikle de yaz mevsimi sevgili okurum , öyle güzel öyle sıcak çalıyor ki hadi gelin hep birlikte dinleyelim .
Ocak 2024
Merhaba. Bir gün tanışmayı çok isterim 🙏 benzer bir yaşamın içinden çıkmış bir kadın olarak konuşabileceğimiz ortak pek çok konu olduğunu düşünüyorum . Farkındalık oluşturmak adına böyle bir sayfa oluşturmuş olmanız beni etkiledi. Çevremde boşanmış veya boşanma sürecinde olan arkadaşlarıma bazen yol gösteriyorum . Kendim de boşanmış biri olarak tecrübelerimi aktararak destek veriyorum elimden geldiğince . Ben de bodruma yerleşmeyi düşünüyorum . Bu yaz bodruma geldiğimde tanışmak sohbet etmek isterim. Teşekkür ederim sağlıkla mutlulukla kalın. Görüşmek tanışmak isterseniz
Merhaba mesajınızı yeni gördüm kusura bakmayın . @50sindebosanmak instagram adresimden bana dilediğiniz zaman ulaşabilirsiniz . Sevgiler